13 Temmuz 2015 Pazartesi

THE TRIUMPH OF STEEL

MANOWAR


Manowar 'ın en iyi işlerinden birisi. muhtemeldir ki, en kompleks olan da budur, 1992 çıkışlı The Triumph Of Steel.

Grubun yıllar içinde kadrosuna kattığı davulcular içinde, en iyisinin hangisi olduğuna bir türlü karar veremedim. Rhino ‘mu, Hamzik ‘mi? Her ikisi de oldukça agreasifken, teknik olarak, hangi albümü dinlesem, onda çalan davulcuyu daha çok seviyorum. The Triumph of Steel 'de de aynı şey söz konusu. Rhino, son derece süratli çalan bir adam. Çok yaratıcı atakları var ve zillerle yaptıkları gerçekten kendisine hayran olmamı sağlıyor. O nedenle, The Triumph of Steel her defasında dinleyip daha da çok sevdiğim bir albüm. Bu yüzden, The Triumph Of Stee’ i her dinlediğimde oyumu Rhino ‘ya veriyorum. Aynı şey gitaristler içinde geçerli aslında, Shankle ‘mi, Ross the Boss ‘mu? Bu albüm özelinde, gitaristlerin kim olduğunun çok önemli olduğunu düşünmüyorum neyse ki. Sanırım Ross the Boss olsaydı da, çok farklı bir tadı olmazdı albümün. Bu nedenledir ki, The Triumph of Steel ‘i, Manowar tarihinde, en yetenekli adamların bir araya geldiği albüm olarak görüyorum. Scott Colombus ne kadar sevsem de, yukarıda bahsettiğim iki davulcudan ne yazık ki daha iyi bir davulcu değil. Aynı şekilde, Karl Logan ‘ın da, teknik olarak ne kadar üst düzey görünse de, bahsettiğim iki gitarist yanında yaratıcılık ve ruh olarak bir gömlek altta kaldığını düşünüyorum. Melodiler içinde Eric Adams ‘ın vokalinin de , Manowar 'da ki enstürmanlardan birisi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. 

Achilles, agony and the ectasy in eight parts

İlk parça, yani sekiz bölümden oluşan achilles, agony and the ecstasy in eight parts belkide albümden ayrı değerlendirilmesi gereken bir efsane. Sözlerin, müzikle uyumu gerçekten de muhteşemdir. Anlatılmak istenen, dolandırılmadan sunulur, sözlerde neyse duygu, müzikte de odur. 

Adında da yazdığı gibi sekiz bölümden oluşur : 

Hector storms the wall güçlü gitar riflerinin, dobule crossların ve scream vokalin alt tonlarının uçuştuğu, gaza getirici açılıştır. 

The death of patroclus orglar eşliğinde, tertemiz bir vokalle, ağıt yakarmışcasına girer Eric Adams "oh friend of mine , how to say goodbye" derken ruhunuza dokunarak. "this dear friend, how we ll say goodbye" derken canınızı acıtır adeta yumuşacık sesiyle. 

Funeral march da gitar, çanlar eşliğinde bir uğurlama, melankolik bir marştır işte. 

Armor of the gods zillerle başlayan bir davul şov, zırh dövülürmüşcesine kulaklarınızda yankılanan ziller, davul, bateri, hızlı double crosslar... Yaklaşık 6 dakikalık bir davul solo. 

Hector's final hour 'da kulağınıza fısıldar Eric Adams. Senfoniktir biraz yükselirken vokal, ve o temiz vokale eşlik eden koro da yükselirken, Gene uhrevi dünyanıza ufakça bir dokunur melodi. 

Death hector's reward, speed 'e selam çakar, güçlü gitar riffleri eşliğinde, sağlı sollu gelen vokal tüm gücüyle haykırır size. "kill" derken, "die" derken duyarsınız çığlığı, yankılanır kulaklarınızda, güçlü davulla. 

The desecration of hector's body dümeni De Maio 'nun aldığı enstrümantal bölümüdür gene parçanın 

The glory of achilles 'de davul ve bas gitarın gücünü rahatlıkla hissedersiniz trash e selam çakan bölümde. bir Manowar klasiği olarak, sağlı sollu gelen vokaller gene temiz olmaktan uzak, screame yakındır. Ve elbetteki adamsın melodiyi çığlıklarla sürüklediği bölümler. Evet, gene çığlıklarla konuşur, söyler Eric Adams. Şarkıdaki yegane gitar solosu da bu bölümdedir. Hızlı, melodik olmaktan uzak bir performans solosu.

Metal warriors girişinden itibaren gene vokalle öne çıkan bir parça. "now the world must listen, if you are not into metal, you are not my friend" dizelerinin katıksız scream vokalle dile getirildiği anlarda, temiz çığlıklardan her kelimeyi tek tek seçebilirsiniz. Bu açıdan, güçlü rifleri ve soloları ile birlikte şarkı üst bir noktaya yerleşiyor. Vokal aralığının tüm detaylarını gördüğümüz parçada bas gitar, arkada ritm gitar gibi tırmalıyor. 

Diğer şarkılara da göz atmak gerekirse: 

Ride the dragon son derece hızlı, gitar ve davulun enfes çaldığı bir şarkı. Vokal sağlı sollu gelirken, davula da yuh artık diyoruz. Bas gitarın arkada ritm gitar gibi tırmalıdığı bölümde, Shankle tekniğinin tüm güzelliklerini duyuruyor soloda. İyi davul atakları bulunan parçada, zil kullanımı üst düzey. 

Spirit horse of the cherokee, kızılderili ritimlerini duyduğunuz ve davulun hızıyla yer yer "yuh" dedirtecek bir parça. 

Burning güçlü davul ve gitar rifleriyle akılda yer ederken, ince ayrıntı arkada derinden gelen vokalin çığlıkları. 

The power of thy sword yıldırım gibi bir davul atağı ve koroyla başlarken, zil kullanımında gösterilen maharet ve çığlıklar gene dikkat çekici. Kılıçların ihtişamlı sesi ortamı güzelleştirirken, bas gitar gene ritm gitar görevini devralmış gibi kulak dolduruyor. Çok güzel bir soloya sahip parça, ortalarda hız keserek orga yer açıyor. Burada orgla birlikte temiz vokal, uhrevi dünyanızı okşarken, kılıçların tekrar çekilmesiyle sağlı sollu vokaller ve harika zil vuruşları şarkıyı kendine getirtiyor. Rhino gene hızlı, ancak asıl dikkat çekici olan zil atakları; Doyumsuz bir dinleti... Sonlara doğruda bas gitar dümeni eline alıyor. 

The demons whip: baştaki "demon" albümün konsept haline destek verirken, şarkının bas gitar destekli harika rifleri var. Derinlerden duyduğunuz koro, ateş yükseltici. son derece baskın ve görkemli bir bas gitar soundu önünde yer yer vakvaklayan son derece yaratıcı, ihtişamlı ve enfes bir solo var. Elbetteki tüm bu ateş yükseltici hareketler, sizi şarkının belkide dünyanın en hızlı çalınmış bölümüne hazırlamak için. Son bölümde crosslar, gitarlar o kadar hızlıdır ki, bunu çalanlar insan olamaz dersiniz. 

Master of the wind; Oldum olası balladları pek sevemedim, Manowar olsa bile. Bu da öyle bir parça. Tek özelliği güzel bir melodi ve temiz vokaller. Yani power ballad falan dinlemek istesem, 
nothing else matters, belki unforgiven dinlerim, olmadı açar Scorpions veya. Kısacası, pek keyif vermiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder