The 3rd and the Mortal
The 3rd and the Mortal grubunun 1994 de yayımlanmış ilk stüdyo albümüdür. Fazlasıyla iskandinav folk kültürü etkisinde kalmış albüm, yer yer progresif hava verse dahi, kolayca dinlenen, temposu nedeniyle kafa şişirmeyen tertemiz bir doom metal albümü.
Albümün en güzel tarafı, şarkılarda müthiş vokalist Kari Rueslatten 'in vokali girdiği anda, tüm enstürmanların sesi keserek ona yer açması. Böylelikle vokali rahatça dinlerken, kafayı karıştıracak gürültü duymuyoruz. Prodüksiyon tarafı da bunu desteklerken, özellikle davul soundunu da, davulcuyu da çok sevdiğimi ekleyeyim. Riffler genelde benzer, ancak kafada kalıcı enteresan riffler duymak mümkün. Rifflerin dahi büyük çoğunluğu genel tavrı baltalamayacak kadar gürültüsüz ve derin - atmosferik. En değerli şarkısı Why So Lonely olmakla birlikte, bütün olarak mutlaka dinlenmesi gereken albümlerdendir benim adıma.
Şarkılara da göz atmak gerekirse:
Vandering sanıyorum norveç dilinde söylenen, yerel -folk- bir şarkı. Solist Kari Rueslatten 'ın enfes mezo soprano sesi dışında hiç bir enstürman bulunmayan, naif, sisli ve buhranlı bu şarkı aslında arkasından gelecek muhteşem Why So Lonely için, albümün atmosferinin belirleyici olması açısından intro kıvamında biraz da. Doom metal olarak kayıtlara geçmiş bir albümle folk birlikteliği ve muhteşem bir ses.
Why So Lonely albümün en güzel şarkısı. Kari Rueslatten şarkıya girdiği anda, kendimi cennette gibi hissettiğim, aslında kulak tırmalayıcı ve düzensiz rifflerin vokalin melodisini bulandırdığı, lakin enstrümanların vokal girdiği anda durmasından dolayı uhrevi güzelliğini asla yitirmeyen ve o ağır atmosferini bölüm bölüm enstrüman ezgileriyle sürükleyen bir şarkı. Son derece naif ve dinlendirici solosuyla sizi parçaya bağlayan düzenlemesi, bas gitarın melodik gidişi ile naifliğini hep koruyor. En önemli nokta, vokali duyduğumuz anda tüm enstrümanların o dingin, harika sese yer açması ve aynı dinginliği koruması.
Atupoema, Diablo 2 'den kopup gelmiş girişi, Kari Rueslatten 'ın sesiyle dingin başlayan, vokalin iniş çıkışları ve bas gitarın melodisi ile akan, yer yer girişte belirttiğim o Diablo 2 den kopup gelmiş, lakin çoğunluğu huzurlu rifflerle atmosferi güçlendiren bir şarkı. Bolca davul atağı ile etkisini arttıran -ki ataklardaki vuruşlar tek tek sayılacak kadar ağır, fakat güzeldir- , harika gitar solosu ile kapanan şarkı, gene ağır temposunda enstrümanların Kari 'nin sesini duymamıza izin veren kesmeleri ile güzelleşir.
Albümü, şarkıyı dinleyen fazla kişi yoktur diye Diablo 2 örneğini verdim yazarken, ancak albümün çıkışı 1994. Yani Diablo 'nun çıkışına 2, diablo 2 'nin çıkışına 6 yıl var daha. yani herhangi bir esinlenme durumu yok. Sadece tanıdık bir benzetme olması açısından Diablo 2 'yi kullandım. Hem melodinin tanıdık gelmesi, hem de albümün ve oyunun atmosferinin benzerliği bu çağrışımı yaptırdı aslında. Hani albüm, tam da Diablo 2 oynarken dinlenebilirmiş misal.
Death-Hymn, Kari Rueslatten 'ın vokal tekniği, ses rengi ve vokal melodisi ile gene kalbe dokunduğu, arada enfes gitar melodileri duyulan, davulun trampet ve crosslarla neredeyse riff tutturduğu ve böylece vokal yanında davul soundu ile de akılda kalıcı hale gelen, yer yer sertleşen fakat her seferinde dinginliği size geri veren bir şarkı.
Shaman, zaten genel havası Norveç ( veya İskandinav ) folk melodileri ile bezeli doom metal albümünün, şarkının adına uygun şekilde şamanik vokal nidalarıyla yürüyen ve albümü iyice ilginçleştiren şarkısı. Bahsi geçen vokal melodisi , vokalist ablanın sesinin harikalığı neticesinde su gibi akar.
Trial Of Past uzak mesafeden olsa da progresife çalan gitar melodileri ile ara ara Orion 'u da aklıma getiren, enstrümantal ve bu haliyle de görece sert bir şarkı.
Lengsel 3 saniyelik aralıklarla, muhtemelen bas gitarın tek notaya bastığı melodisi dışında, enstrüman olmayan ve sadece Kari Rueslatten 'in vokal yaptığı, gene muhtemeldir ki İskandinav folk kültüründen etkilenmiş bir şarkı. Doom metal diye daldığınız albümde herhalde Norveç dilinde yazılmış bu tipte şarkılar atmosferi fena şekilde dolduruyor, olayı konsept albüm haline sokuyor.
Salva Me oldukça sert rifflerle başlayan, lakin Kari Rueslatten 'in gene melodik vokaliyle yavaşlayan ve frontwomen in sesini duyduğumuz anlarda gene onu rahatça dinleyebilmemiz için enstrümanların vokale yer açtığı, oldukça güzel bas partisyonlarının yer aldığı bir şarkı. Gitar tınısı olarak albümde daha önce de duyduğum ve duyduğumda gene aklıma Diablo2 'yi getiren o mistik çınlama var. Şarkı ara ara vokali de arkasına alarak sertleşiyor son bölümde. Ancak bu kısa bölüm, gene hızını keserek vokalin harika melodisi ve rahatça duyduğumuz bas gitarla şarkıyı sonlandırıyor.
Song; Klavye, davul ve son derece güzel, aşırıya kaçmadan kulak dolgunluğu veren bas gitar partisyonları ile insanı neredeyse transa sokan oldukça uzun (yaklaşık iki buçuk dakika) girişinden sonra, transa Kari Rueslatten 'in enfes sesi ve molodisiyle devam eden şarkıda, albümün genel tavrı olarak tüm enstrümanların vokale yer açması öyle net ki, Kari 'nin "stop beating" ( 3:23 - 3:26 ) dedikten sonra uzunca nefes alıp verişini dahi, sanki vokal yapıyor, sözleri söylüyormuş gibi net duyabiliyorsunuz . Davulun ara ara duyduğumuz sert ve gürültülü tek vuruşları dahi şarkının uhrevi bütünlüğüne hizmet ederken, bas gitar sürekli melodiyi sessizce sürükleyen ve güzelleştiren enstrüman olmaya devam ediyor.
Albümde genel davul kullanımı tavrını en net duyabileceğimiz Song 'da buna en net örnekse 5:46 da yapılan atak.
In Mist Shrouded albümün en sert şarkısıdır. Kari Rueslatten 'in vokali albüm genelinde olduğu gibi temiz ve uhrevi, lakin bu sefer enstrümanlar diğer şarkılarda olduğu gibi rahat söyleyebileceği alan bırakmamış durumda ve sert davul ve gitar riffleri arasında kalıyor. Şarkının genel tavrı bu sertlik olmakla birlikte, sonlara göre değişen ritmle birlikte ortalık gene duruluyor.
Oceana hangi gamdan çaldığı belli olmayan gitarın rahatsız edici olmayan ama kulak tırmalayan! soloları ile bezeli, 20 dakikaya yakın uzunlukta bir şarkıdır. Şarkıyı sıkıcılıktan -uzunluğu sebebiyle- kurtaransa, yer yer sert, yer yer oldukça ağır giden, değişken ritmi. Bu, bazen şarkı bitmiş de yeni bir parça başlamış gibi bir farkındalık yaratıyor. Ve elbetteki Kari Rueslatten 'in sesi... Dikkati dağıtmayan bir diğer noktada şarkının progresife yakın yapısı. Şarkı özellikle sonlarda, davulun etkisiyle sertleşmektedir.