27 Nisan 2015 Pazartesi

THE CITY OF OWLS

BATMAN


...atalarım yarasaları öldürmek için baykuşları kullanmış.
baykuşlar her yerde.
ama unuttuğum bir şey var ki o da şu...
baykuşlar gider gitmez yarasalar geri dönmüş.
evet işte şimdi hatırlıyorum
yarasalar aslında yalnızca mağaranın derinlerine saklanmış.
en karanlık bölgelere...
baykuşların dayanamayacağı yerlere.
ve yarasalar geri dödüğünde...
....amaçları intikammış. 

The City of Owls, yani Baykuşlar Şehri, JBC Yayıncılık tarafından Türkçe 'ye çevrilen serinin ikinci kitabı.  

İlk cildin kaldığı yerden devam ettiği için, çizgi romanın girişinde yer alan özetin özeti, her iki cildinde değindiği noktaların üzerinden geçmek adına yeterli olacaktır : 

  • Kuşkuları olmasına rağmen, Batman daha önceki araştırmalarında gizli bir örgütün Gotham 'a hükmettiğine dair herhangi bir kanıt bulamamıştı. Ta ki Baykuşlar Divanı 'nın efsanevi suikastçisi Talon, Bruce Wayne 'i belediye başkan adayı Lincoln March ile görüşmesi sırasında öldürmeye çalışana kadar. 

  • Batman, geçmişi 19. yüzyıla dayanan divanın Wayne ailesine ait binalarının gizli koridorlarına saklanmış yuvalarını açığa çıkardı. Daha sonra Talon, Batman 'ı yakaladı ve divanın sadist eğlencesi için onu bir labirentte avlamaya çalıştı. 

  • Batman divanın labirentinde kapana kısılmışken, baykuşlar ve Wayne ailesi arasındaki uzun süreli rekabetin ipuçlarını da keşfetti. Talon 'la giriştiği yorucu savaş sonra neredeyse canına mal olan bir firar gerçekleştiren Batman, düşmanına bahşedilen iyileşme yeteneklerinin de sadece soğukla kontrol altına alınabildiğini ve kullanılan diriltme yönteminden kaynaklandığını anlıyordu. 

  • Bundan sonrasında da divan tüm gücüyle saldırıya geçiyordu. Geçmiş nesillerin de aralarında yer aldığı tüm pençeleri uyandırarak onları Gotham 'a saldılar ve ilk durakları da Wayne malikanesi olacaktı. 


Hikaye buradan itibaren devam etmekle birlikte, Batman dostları ile birlikte, divanın Gotham 'a saldığı suikastçilerin elinden yaklaşık 40 kişilik kurban listesinde isimleri bulunan kentin ileri gelenlerinin hayatını kurtarmaya çalışır, kendi hayatıyla beraber. 

Asıl büyük düşmanı ise, bu suikast listesine kendi adını ekleyerek ölen, sonrasında divanın yöntemleriyle hayata tekrar dönen ve hakkı olduğunu düşündüğü mirası geri almak için batman 'la yüzleşen Lincoln March 'tır. 

Kitapta, Wayne ile ilgili çok önemli bir detay verilmekte, ki bu da bir kardeşi olduğu. Ancak, annesi çocuğa hamileyken bir trafik kazası geçirir ve kaza sonrasında ancak bir gün yaşayabilen Bruce 'ın kardeşi hayatını kaybeder. Hikayenin bu kısmı akıllıca bir şekilde Baykuşlar Divanı ve Lincoln March 'a bağlanıyor ve ilerisi için doğabilecek kuşkuları su yüzünde bırakıyor.

Gene son derece karanlık, muhteşem kurgulanmış, aksiyon dozu son derece yüksek bir hikaye. İlk cildi de kaliteliydi, ancak bu hikayenin de gelişmesi ile ilkinden de fersah fersah öte bir çizgi roman. Çizim kalitesi son derece yüksek, ilk ciltte ufak tefek rahatsız edici detaylara takılmıştım, ancak belkide alışkanlık nedeniyle bu kez böyle bir sorun çıkmadı. Kısacası hikaye, kurgu ve aksiyonla olduğu kadar, çizgi kalitesi ile de şu anda piyasada ki en iyi çizgi romanlardan birisi. 

Gotham 'ın da hikayenin geri planında ki önemli aktörlerinden birisi olduğunu söylemek lazım. Baykuşlar Divanı ve Gotham 'ı şöyle bir birine bağlıyor Bruce Wayne, Talon 'la yaptığı çarpışmadan çıktıktan sonra, malikanesinde ki kent maketinin önünde dinlenirken : 

" her zaman şehri tanımanın en iyi yolunun yere yakın olmak olduğuna inanmışımdır.
kaldırımdaki çatlakları, ayakkabının altında hissetmek...
karlar altındaki parkın o garip ışıltılı sesizliğini...
üçüncü cadde üzerinden geçen trenin tıslayarak saçtığı kıvılcım yağmurunu...
gecenin geç saatlerinde göz kırpan trafik ışıklarını.
ne kadar yanılıyor olduğumu ancak geçen bir kaç hafta içerisinde anlayabildim.
çünkü artık biliyorum ki tüm hayatınızı gotham'ın derinliklerinde, onu içeriden tanımaya adayabilir...
...ve hakkında yine de hiçbir şey öğrenemeyebilirsiniz. "
Batman 'ın, Baykuşlar Divanı ve kendi geçmişine ışık tutan sözleriyle bitirelim : 
" büyük dedektif Henri Ducard, bir keresinde bana bazen bir olayın üzerindeyken bir hisse kapıldığıdan söz etmişti...
Birdenbire parçaların yerine oturduğu ve aradığın cevabın gözünün önünde oluşmaya başladığı anda hissettiğin bir şey.
Ducard bu hissi “hatırlamak” olarak nitelendirdi. yeni bir şeyin keşfi değil de başından beri bildiğin bir şeyi hatırlamak gibi. Gözünün önünde olan bir şeyi.
Ducard bu hissin, aradığın cevabı bulmak için en iyi gösterge olduğunu söylemişti. "


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder