6 Haziran 2015 Cumartesi

DAWN OF THE PLANET OF THE APES


Elde o kadar sağlam bir malzeme var ki, ne yaparsan yap efsaneyi berbat edip sonlandırma gibi bir şansın yok. Tim Burton 'un filmi bile sadece biraz salladı, ama yıkmayı başaramadı maymun efsanesini. 

Bu film de, Rise Of The Planet Of The Apes kadar olmasa da, etkileyici idi. Ama işte ortada bu kadar iyi bir malzeme olunca, hele ki ilk filmde oldukça iyi iken, insan daha da iyisini bekliyor. Film birde, insanlık maymunlardan kaynaklı bulaşıcı bir hastalık yüzünden kırıldı, 10 yıldır adem oğlu görülmedi diye distopik bir giriş yapınca, fena umutlandırıyor. 

Şimdi, giriş böyle olunca insan karanlık bir film bekliyor. Zaten olması gerekende o. Ortada bir salgın hastalık var. Gerçek dünyanın bugün terörle birlikte en korkulan kavramı. Sadece maymunlar vasıtasıyla yayıldığı düşünülen bir salgın hastalık üzerinden yürüseler bile filmde, adam gibi bir gerilim filmi çıkar ortaya, ancak daha filmin beşinci dakikasında bu kozu öldürüyorlar "bağışıklık kazanmış insan" kavramıyla. Ortada sizi korkutacak, gerecek somut bir kavram kalmayınca film ilk bölümlerde benim için ( distopya beklentisi olunca ) etkileyiciliğini yitiriverdi açıkçası bir açıdan. 

Hoş somut kavram kalmadı dedim ancak, şartlar eşitlenince medeniyet basamaklarında eşitlenir görünen maymun ırkının başlı başına izleyeni etkilemesi istenmiş tabi. Maymunların da insanlaştığı görülüyor. Fakat insanlar, ne kadar teknolojinin nimetlerinden geri olsalar da geriye gitmiş gözükmüyorlar, o konu da film biraz muhafazakar sanki, insanoğluna toz kondurmuyor. Ama şartlar eşitlendiği için, maymunların varlığı ve varlık biçimi bir tehdit olarak gösteriliyor: 
-onların neyi korkutucu biliyor musun? enerjiye, ışığa ihtiyaçları yok. sıcaklığa, hiç bir şeye. bu onların avantajı. onları güçlü yapan şey bu. 
Doğru; ama bunu filmde doğru bir şekilde bir türlü kullanamıyorlar, okumak istemezseniz, bu korkutuculuk sizi sarmıyor bir türlü. Her iki ırka da eşit mesafede yaklaşılmış olması ve tarafsızlık da ihtimaller dahilinde olsa bile, bir film için bilinçli bir seçim yapılabileceğini sanmıyorum hollywood 'da. Derinlik olarak baktığınızda alt metinlerin yansımasına, film biraz aceleye gelmiş sanıyorum. 

Maymunların medeniyet basamaklarında yukarı çıkmalarının bir sonucu da , insanoğluna özgü bir tarzda iktidar savaşı vermeleri. Yani kaba kuvvetten ziyade, entrikalar.

Şimdi filmin en arızalı (yada inandırıcılıktan uzak) tarafı, ne kadar teknolojiden uzak gözükseler ve şartları boktan olsa da, insanlar insanlığını! kaybetmemiş görünüyor. Burada anti parantez, filmin sonunda Gary Oldman 'ın bomba sahnesini vurgulamak lazım, lakin orada da vicdan muhasebesi yaptırılırken korumacı fayda - zarar oranı insanlık lehine, soğuk ve mesafeli da olsa korunmuş sanki. maymunlar ise, şartlar ne kadar eşitlenmiş görünse de hala vahşi taraf olarak gösteriliyor. Oysa ki, özünü ne kadar kaybetmese de, öyle bir dünyada asıl vahşileşenin insanoğlu olmasını beklerdim ben 10 yıl içerisinde. Dediğim gibi film biraz fazla naif ve muhafazakar ( toz kondurmuyor insanın medeniyetle ilişkili doğasına ), insanlar tarafında. Cesar 'ın da aslında maymundan öte olması, bu tespiti zenginleştirebilecek bir ayrıntı. 

İnsanların korunma içgüdüsüne yapılan tecavüz, yani cephaneliğin el geçirilmesi sonrası başlayan savaş sekansı ile film birden Jurrasic Park dan dönüyor yalnız. Son derece doğru seçilmiş olduğuna inandığım o ruhsuz müziğin desteklediği savaşın soğukluğunu gösteren sahneler, izlediklerimin en başarılılarından. Sadece savaş sahnelerini açıp tekrar izleyebilirim mutlaka, ki bu satırları da filmi ikinci izleyişimden sonra zenginleştirmeye çalıştım.  

Sonuç olarak, altyapısını düşününce çıkan sonuç açısından çok büyütülecek bir film değil, daha doğrusu elindeki fırsatı harcamış bir film. Sadece elindeki salgın silahını kullanarak biraz daha karanlık bir film ortaya çıkarsa dahi bomba olabilecekken, ortaya içine umut klişeleri saçılmış, iktidar mücadelesiyle boyalı ve olayı Cesar 'ın sarf ettiği ; 
" her zaman maymunlara güvenmeyi seçtim. artık insanlarla birbirlerine ne kadar benzediklerini görebiliyorum " 
demek olan bir film çıkmış. keşke üzerinde biraz daha çalışılıp ( hikaye babında ) gerçekten derdi ni daha iyi anlatan olan bir film yapılmaya çalışılsa imiş diyor insan. 

Cesar 'ın, doğan savaştan insanoğlunu değil de, maymunları sorumlu tutması da, tarihte virüs gibi yayılan insan varlığına hatalı bir bakış bana kalırsa. 

Cesar 'a ilk filmdeki gibi Andy Sarkis hayat vermiş, bu yüzden o tarafta gene sıkıntı yok, son derece etkileyici. işin güzel tarafı Koba 'ya hayat veren de yetenekli arkadaş Toby Kebbel ( Dead Man's Shoes, Rockn Rolla ). O nedenle Koba 'da en az Cesar kadar etkiliyor adamı. 

dip not: tutuculuk kötü şey Koba, bu kadar muhafazakar olmayaydın iyiydi... Tamamlanmamış medeniyet arkasından kendinden olmayana tahammülsüzlüğü de getiriyor.